![]()
FINCAN TAKIMI
Yirtik pirtik paltolar giymis iki çocuk
kapimi çaldilar: "Eski gazeteniz var mi bayan?"
Çok isim vardi. Önce hayir demek istedim ama ayaklarina
gözüm ilisince sustum. Ikisinin de ayaklarinda eski sandaletler
vardi ve ayaklari su içindeydi. "Içeri girin de, size kakao yapayim"
dedim. Hiç konusmuyorlardi. Islak ayakkabilari halida iz birakmisti.
Kakaonun yaninda reçel, ekmek de hazirladim onlara, belki disaridaki
sogugu unutturabilir, azicik da olsa isitabilirdim minikleri. Onlar söminenin
önünde karinlarini doyururken ben de mutfaga döndüm ve yarida biraktigim
islerimi yapmaya koyuldum. fakat oturma odasindaki sessizlik dikkatimi çekti
bir an ve basimi uzattim içeriye. Küçük kiz elindeki bos fincana bakiyordu...
Erkek çocugu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi?
"Yo hayir!" diye yanitlarken çocugu,gözlerim bir an ayagimdaki eski terliklere
kaydi. Kiz elindeki fincani tabagina dikkatle yerlestirdi ve "Sizin fincanlariniz,
fincan tabaklariniz takim" dedi. Sesindeki açlik, karin açligina benzemiyordu.
Sonra gazetelerini alip çiktilar disaridaki soguga. Tesekkür bile etmemislerdi
ama buna gerek yoktu. Tesekkür etmekten daha öte bir sey yapmislardi.
Düz mavi fincanlarim ve fincan tabaklarim takimdi.Pisirdigim patateslerin
tadina baktim. Sicacikti patatesler, basimizi sokacak bir evimiz vardi,
bir esim vardi ve esimin de bir isi... Bunlar da fincanlarim ve
fincan tabaklarim gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri
söminenin önünden kaldirip, yerlerine yerlestirdim.
Çocuklarin sandaletlerinin çamur izleri,halinin
üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini.
Silmeyecegim de. Olur unutuveririm
ne denli zengin oldugumu...
![]()
![]()